-
1 üst
1. subst Oberseite f, obere(r) Teil; Außenseite f; Oberfläche f; (Ober)Kleidung f; Rest m, das Übriggebliebene;üst baş Kleidung f, Zeug n;üst fırçası Kleiderbürste f;-e üst gelmek fam fig jemanden unterkriegen;üste çıkmak fam noch einmal davonkommen;-in üstünü doldurmak anfüllen;üstünü değiştirmek sich umziehen;üstünüze afiyet (oder sağlık) mögen Sie von der Krankheit usw verschont bleiben!2. adj Ober-;-in üst başı obere(r) Teil;üst taraf obere Seite; Einleitung f (eines Artikels);-in üst tarafı das Weitere; Rest m;üst üste aufeinander; nacheinander; immer wieder;en üst oberst-3. postpos üstü Zeit gegen A, zu D, bei D;yemek üstü zum Essen;insan üstü übermenschlich;-in üstünde durmak sich konzentrieren auf A;-in üstünden über … A hinweg;üstüne: z.B. çay üstüne çay eine Tasse Tee nach der anderen;-i üstüne almak fig übernehmen A; Mantel usw überziehen;-in üstüne basa basa söylemek klar und deutlich sagen;üstüne düşmek beharrlich betreiben A; sich befassen mit D;-in üstüne düşmek jemanden sich kümmern um;-in üstüne oturmak sich D unter den Nagel reißen A;-in üstüne titremek sich sehr sorgen um; -
2 rastlaşmak
См. также в других словарях:
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gümbürtü gaşa gelmek — işlerin üst üste gelerek sıkışması … Beypazari ağzindan sözcükler
rastlaşmak — nsz, le 1) Birbiriyle karşılaşmak, birbirine rastlamak, tesadüf etmek Rastlaştığımız her Allahın kulu bir selama değer, çıkarımız olmasa da. H. Taner 2) Aynı zamanda olmak, üst üste gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çakışmak — le 1) Birbirine geçip kenetlenmek, takılmak 2) nsz Aynı zaman dilimine denk gelmek İki sınıfın dersleri çakıştı. 3) nsz, hlk. Söz yarışı etmek Saz şairleri çakışıyor. 4) mat. Doğru, açı, yüzey vb. geometrik biçimler üst üste konulduklarında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
durağanlaşmak — nsz Durağan duruma gelmek Yenilikler, yıllarca üst üste durağanlaşmış toplumların yaşamına ekleniyordu. A. Boysan … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğürmek — nsz 1) Kusarken veya kusacak gibi olurken öğürtü sesi çıkarmak Elini göğsüne bastırarak üst üste öğürdü. P. Safa 2) hlk. Böğürmek Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller öğüreceği gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yağmak — nsz, ar 1) Yağmur, kar, dolu gökten düşmek Her zaman yılbaşı gecesi kar yağardı. S. F. Abasıyanık 2) Toz, mermi vb. yüksekten çokça düşmek Üstümüze kurşun yağıyordu. 3) mec. Üst üste ve çok gelmek Sende bu istidat varken, pencerelerden başına çil … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşeş atmak — 1) tavlada zarlar altı altı gelmek Terlikçi İhsan, üst üste iki düşeş atmakla marsı sağlamış gibiydi. H. Taner 2) mec. umulmadık bir başarı kazanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük